Titanik, 1912 yılında seferine çıktığında dünyanın en lüks ve güvenilir gemisi olarak tanıtılıyordu. Ancak trajik bir şekilde, bu gemi bir buzdağına çarptığında tarihine kara bir leke sürülmüş oldu. 15 Nisan 1912 gecesi, Titanic'in son yolculuğu sırasında yaşanan felaketin üzerinden yüz yılı aşkın bir süre geçti. Bu olay yalnızca geminin batışı değil, aynı zamanda hayatlarının sona erdiği yolcularla ilgili birçok gizemi de beraberinde getirdi. Bunlar arasında belki de en ilginç olanı, gemiye binmemesi gereken bir yolcu hikayesidir.
Bir yolcu, Titanik'te yer alan 2. sınıf yolculardan biri olarak gemide bulunuyordu. İsim vermek gerekirse, bu kişi "Thomas Andrews" olarak biliniyordu. Ancak, Thomas'ın öncelikli olarak adı geçmiyor; zira asıl kahraman, bu felakette yer almasına rağmen gemiye gerçekten binmemesi gereken biriydi. Adı ise "Edward Smith". Evet, doğru duydunuz! Gemi 13 Nisan 1912'de Southampton'dan yola çıktığında, Edward'ın planları farklıydı. Yazın sonunda Avrupa'ya gitmeyi hedefliyordu; ancak bir tesadüf onu bu muazzam yolculuğa çıkmaya yönlendirdi.
Edward, o gece gemideki birçok yolcunun kaderini belirleyen olayların merkezindeydi. Gemi ile ilgili birçok güvenlik yasası ve protokolleri gözden geçiren Edward, aslında bu yolculuğa çıkmamak için gerekli olan tüm nedenlere sahipti. Gözlemlerine göre, Titanik’in güvenlik önlemleri yeterince güçlü değildi ve yukarıda bekleyen fırtına şartları tuhaf bir şekildeydi. Hatta, diğer yolcularla da bu konuyu konuşmuştu; ancak hiçbir şeyin kendisini gemiden alıkoymasına izin vermeden gemiye adım attı.
Titanik, saat 23:40'ta buzdağına çarptığında, bu sırada Edward henüz uykuda değildi; çünkü acil durumlara hazırlıklıydi. Kıyamet anında gemideki panik içerisinde yer alan kişilerden biri olarak, yolcuları yönlendirmeye çalıştı. Tam da o an, Edward'ın içinde bulunduğu trajedi ve kaybettiği hayat her yönüyle birleşti. Gemi yavaş yavaş su alırken, Edward, işaret ettiği insanları kurtarmak için elinden geleni yapmaya çalıştı. Fakat yukarıda yaşanan kargaşa ve paniğin düzene girmesi zor olduğu gibi, kaçacak bir yol da kalmadı. Panik içerisinde olan başka bir yolcu, Edward'ın bulunduğu bölgeye daldı. Edward, hiç tereddüt etmeden öne atıldı ve bu kişinin de kurtarılması için elinden geleni yaptı.
Maalesef, Titanik'in suya batışı çok hızlı bir gelişim gösterdi ve Edward için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir an geldi. Gemi, pek çok insanın düşlediği gibi bir cazibe merkezi olmasının çok ötesine geçerek bir mezar haline geldi. Edward, geminin batışında kaybolmuş birçok yolcunun anısını aklında saklayarak hayatta kalmayı başarmadı.
Titanik felaketi, pek çok kişinin hayatını kaybettiği bir olay olarak kayıtlara geçerken, Edward gibi insanların hikayeleri ise zamanla efsaneye dönüştü. Onlar, bu talihsiz olayda hezimete uğrayan, ama insani değerleri ve kimlikleriyle öne çıkmayı başaran kişilerdi. Edward Smith’in trajik öyküsü, aslında planları değiştiği için gemide bulunmasının ne demek olduğunu sorgulattı. İnsanların hayatlarına yön veren rastgele olayların bazen hangi trajedilere yol açabileceği bir kez daha gözler önüne serildi.
Bugün, Titanik felaketi yalnızca bir geminin battığı bir olay değil; aynı zamanda insanlığın doğasına dair dersler içeren bir hikaye olarak anılmaktadır. Edward'ın hikayesi ise şanssızlık ve kaderin karmaşık ilişkisini temsil eden bir sembol haline gelmiştir. Sonuç olarak, Titanik’in en şanssız yolcusunun hikayesinin neler getirdiğine dair sorularımız devam ediyor. Aslında bu tür hikayeler, geçmişin ne kadar değerli olduğunu hatırlatmakta ve insanlık için önemli bir ders niteliği taşımaktadır.