26 yaşındaki Filiz Yılmaz, hayatının en güzel dönemini yaşarken, vücudundaki benlerin hayatını nasıl kabusa çevirdiğini anlatıyor. Her şey, birkaç ay boyunca değişen ve dikkat çekmeyen bir benin ardından girdiği dermatoloji randevusuyla başladı. "Bu benim için yalnızca estetik bir sorun gibi görünüyordu," diyen Filiz, bunun aslında nasıl bir felaketle sonuçlandığını henüz bilmiyordu. Vücudunda gözlemlediği değişikler, endişesini artırmıştı; ancak sağlığının ciddi bir tehdit altında olduğunu öğrenince adeta yıkıldı.
Filiz’in dermatologu, dikkatle incelediği bene biyopsi almak için öneride bulunduğunda, Filiz için her şey daha da gerçek hale geldi. İlgili testlerin sonuçları, sadece bir ay sonra geldi ve dünyanın başına yıkıldığını hissetti. "Ameliyat olmak zorunda kalacağımı düşündüğümde o kadar şok oldum ki; istem dışı ağlamaya başladım," diye hatırlıyor o anı. Melanom olarak bilinen cilt kanseri, genç yaşına rağmen Filiz’in hayatında ciddi bir tehdit unsuru haline gelmişti. Doktorları, “Erken teşhis sizin için kötü bir süreci daha kolay atlatmanızı sağlayacaktır,” diyerek onu biraz rahatlattılar ama bunun aslında zor bir yolculuğun başlangıcı olduğunu bilmiyorlardı.
Filiz, en zorlu süreçlerden birine hazır olması gerektiğini anlamıştı. Ağızdan alınacak ilaçlarla birlikte kemoterapi sürecinin başlayacağı söylendiğinde, tüm hayali bir anda yerle bir oldu. Kendisi için “Bunlardan hiçbirini hak etmiyorum,” diye düşünüyordu ama ailesinin desteği, içindeki umudu yeniden yeşertti. Küçük yaşlardan beri en büyük hayali olan modellik sektöründe yer almayı kafasında canlandırıyordu. Tedavi sürecinin her adımında, sosyal medya aracılığıyla besleyici sayfaların yanı sıra, kanserle mücadele eden insanların paylaşımlarından ilham aldı. Kendisini yalnız hissetmemek için diğer hastalarla iletişime geçti, birlikteliklerini güçlendirmek için destek gruplarına katıldı.
Gün geçtikçe, Filiz bu sürecin sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel bir savaş olduğunun da farkına vardı. Egzersiz yapmanın, yoga ve meditasyon gibi zihin açıcı aktivitelerin vücuduna ve ruhuna olumlu etkileri olduğunu keşfetti. Uzun süreli tedavi protokollerinin yanında kişisel bakımına ve ruh haline önem vermesi gerektiğini anladı. “Özellikle bu dönemde kendime hoşumuza gidecek şeylere odaklanmaya çalıştım. Çünkü hastalığım beni yalnızca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da zayıflatabilirdi,” diyerek sürecini anlatıyor.
Bugün gelinen noktada, Filiz’in tedavi süreci halen devam etmekle birlikte, yaşadıkları ona hayatta kalmanın ve mücadele etmenin ne demek olduğunu öğretti. “Hayatımın bu dönemini geçmişte yaşamış olmayı dilerim ama aynı zamanda şu anki beni de seviyorum. Çünkü bu mücadele bana güç kattı,” diyerek tüm gençlere örnek olacak bir mesaj veriyor.
Filiz’in hikayesi, sadece genç yaşta kanser teşhisi almanın değil, aynı zamanda bununla başa çıkmanın da bir temsili. Hepimiz, yaşamın getirdiği zorluklarla savaşıp, daha güçlü çıkmak için mücadele edebiliriz. Başına gelenlerden bağımsız olarak, Filiz’in güçlü duruşu, kanserin sadece bir hastalık değil, aynı zamanda hayatın zorluklarını aşmanın da bir sınavı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, gençler için önemli bir farkındalık yaratıyor. Üstelik, hayatta kalmanın yanı sıra, bu mücadele sırasında ruhsal ve bedensel olarak iyi olmanın da yollarını keşfetmenin önemini vurguluyor.
Bu hikaye, Filiz gibi tüm gençlere ilham veriyor. "Hayatta kalmak için her an savaşıyorum," diyen Filiz, aslında bu mücadelenin ruhunun ötesine geçerek, herkese güçlü kalmak için yarışmaya devam etme umudu veriyor. Onun öyküsü, bu zor süreçte yalnız olmadığımızı hatırlatması açısından oldukça kıymetli. Unutulmaması gereken: Hayat ne kadar zor olursa olsun, umudumuzu korumalı ve mücadele etmeliyiz.