Ülkemiz, geçtiğimiz günlerde 12 yaşındaki Eyüp'ün trajik ölümüyle sarsıldı. İstanbul'da yaşanan bu olay, Türkiye genelinde gençlerin güvenliği konusundaki endişeleri yeniden gündeme getirdi. Eyüp, arkadaşlarıyla birlikte oyun oynadığı sırada bir grup tarafından saldırıya uğradı ve 5 yerinden bıçaklandı. Bu korkunç olay, sadece Eyüp'ün ailesini ve arkadaşlarını değil, tüm toplumu derinden etkiledi. Eyüp'ün ölümü, gençlerin maruz kalabileceği şiddetle ilgili tartışmaları alevlendirdi ve devletin bu konudaki sorumluluğunu sorguladı.
Olayın yaşandığı gün, Eyüp ve arkadaşları sokakta oyun oynuyorlardı. Aniden, tanımadıkları bir grup genç tarafından saldırıya uğradılar. Eyüp, arkadaşlarına yardım etmek isterken, bıçaklı saldırganlar tarafından 5 yerinden bıçaklandı. Olay yerinde yaşayan komşular, gençlerin çığlıklarını duyduklarında hemen polisi aradı. Ancak, yetersiz gelen sağlık müdahalesi nedeniyle, Eyüp hastaneye kaldırıldığında hayatını kaybetmişti. Olayın ardından, güvenlik güçleri bölgedeki güvenlik kameralarını incelemeye aldı ve saldırganların kimliğini belirlemek amacıyla geniş çaplı bir soruşturma başlatıldı.
Eyüp'ün ölümü, sosyal medya ve çeşitli platformlarda büyük yankı uyandırdı. Birçok kişi, genç yaşta bir çocuğun bu şekilde hayatını kaybetmesini kınadı ve “Yeter Artık!” hashtag'i ile sosyal medyada seslerini duyurmaya çalıştılar. Aileler, çocuklarının güvende olmadığını düşünerek endişelerini dile getirdi. Eğitimciler ve çocuk psikologları, bu tür olayların gençlerin ruh sağlığı üzerindeki etkisinin büyük olduğunu belirterek, güvenli bir ortamın sağlanmasının önemini vurguladılar.
Bu olay, sadece bir cinayet olarak kalmayıp aynı zamanda, toplumun genelinde gençlere karşı sergilenen şiddetin bir yansıması oldu. Eyüp'ün ardında bıraktığı acı, durumu derinlemesine sorgulamanızı sağlıyor. Neden bu tür olaylar artıyor? Gençlerin maruz kaldığı şiddetin sebepleri nelerdir? Devletin bu konuda daha fazla önlem alması şart mı? Tüm bu sorular, tüm Türkiye'nin aklını meşgul ediyor.
Yine, Eyüp'ün başına gelen bu trajik olay, çocukları korumak ve eğitmek amacıyla aktif çalışan sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları için bir uyanış çağrısı niteliği taşımaktadır. Çocukların ve gençlerin güvenliği, sadece ailelerin sorumluluğunda değil, aynı zamanda devletin ve toplumun da ortak sorumluluğudur. Bir araya gelinerek bu tür olayların önlenmesi için çözüm yolları aranmalı, farkındalık artırılmalıdır.
Eyüp'ün yaşamının kısa sürdüğü bu olay, yalnızca bir hayatın sona ermesi değil, aynı zamanda bir toplumun vicdanını da yaralayarak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza yönelik şiddeti, unutulmaz bir hatırlatıcı olarak ortaya çıkarmaktadır. Tasavvur edilemeyen bir acı, her ne kadar hafızalardan silinmeye çalışılsa da, etkisiyle birlikte toplumun belleğinde kalacaktır. Eyüp için adalet arayışı sürerken, diğer çocukların güvenliği ve mutluluğu için toplumsal bir seferberliğe ihtiyaç vardır.